TİP, 14 Mayıs seçim bildirgesini deklare etti

By | May 10, 2023

DUVAR – Türkiye İşçi Partisi (TİP), 14 Mayıs Genel Seçimleri’nde yarışacak milletvekillerinin aday tanıtımını İstanbul’da Lütfi  Kırdar Kurultay Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte tanıttı. Programda 14 Mayıs seçim bildirisi de açıklandı.

Seçim bildirgesi, “Halkın Kırmızı Çizgileri” başlığıyla deklare etti. Bildirgeyi TİP PM üyesi Melis Akyürek ve MYK Üyesi Can Soyer okudu.

Açıklanan seçim bildirgesi şöyleki:

SARAY REJİMİ İLE HESAPLAŞACAĞIZ: Halkın iradesini gasp eden tek adam rejimi ile hesaplaşacak, bu rejimin halkımıza reva görmüş olduğu yoksulluk ve yolsuzluk düzenine karşı mücadeleyi yükselteceğiz. Söz, yetki ve kararın halka ilişik olabilmesi için anayasanın demokratik ve toplumcu bir halde düzenlenmesine yönelik girişimlere öncülük edecek, ulusal ve mahalli düzeylerde halkın kendi seçtiği temsilciler yöntemiyle ve meclisler kanalıyla yönetime katılmasının önünü açan düzenlemeleri savunacağız. Gerçek bir halk egemenliğine gidecek yolun önündeki ilk engeli aşmak amacıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam rejimi karşısındaki kuvvetli ortak talibi destekleyecek, parlamento seçimlerinde toplumcu seçeneği yurttaşlarımıza sunacak, mecliste ve sokakta halkın taleplerinin takip edeni olacağız.

TEMEL İHTİYAÇLAR ÜCRETSİZ SAĞLANACAK: Yurttaşlara temel insani haklar olarak eğitim ve sıhhat hizmetleri ile ihtiyacı kadar su, enerji, web ve kontakt hizmetini tümüyle parasız sağlayacağız. Enerji üretimi ve dağıtımını kamulaştıracağız. Barınma ihtiyacını kâra mevzu olmayacak şekilde toplumsal konutlar vesilesiyle çözeceğiz. Yurttaşların temel ve mecburi gereksinimleri asla rant ya da kâr mevzusu olması imkansız. Bu halkçı anlayışı tüm gücümüzle savunacağız.

EMEKÇİLER İNSANCA YAŞAYACAK: TİP bir tek adıyla değil, programıyla ve üyeleriyle de bir işçi partisidir: Plaza çalışanından çiftçisine, doktorundan oyuncusuna, metal işçisinden öğretmenine, mimarından mühendisine tüm işçilerin, emekçilerin haklarını savunur. Taşeron işçiliğe, güvencesiz, güvenliksiz, kuralsız ve esnek çalışmaya, gençlerin ne eğitimde ne istihdamda olmasına, çocuk işçiliğine karşıdır. Emek harcama hakkını, insanca ücret ve emek verme koşullarını, eşit işe eşit tutarı, örgütlenme ve işbırakımı hakkını savunur. Tüm yurttaşların emek verme hakkını güvence altına almak ve gençlere gelecek kaygısı yaşatmamak suretiyle kamusal istihdam sağlayacak, işsizlikle savaşım edeceğiz. İşsizler için oluşturulmuş fonların bir tek bu amaçla kullanılmasını sağlayıp, yaralanma koşullarını kolaylaştıracağız. Çalışamayacak durumda olanlara devlet desteği sunacağız. Emekliler için insanca yaşanabilir ve asgari ücretin altında olmayan bir emeklilik maaşını, kazanılmış hakların gasp edilmediği bir emeklilik hakkını sağlayacağız.

EKOLOJİK EKONOMİYİ SAVUNACAĞIZ: Hırsızlığa, yolsuzluğa, kamusal varlıkların yağmalanmasına, halkın borçlandırılmasına, ülkemizin kendi kendine yetemeyecek duruma düşürülmesine, tarımı ve hayvancılığı çökerten politikalara karşıyız. Ülke kaynaklarının iyi mi kullanılacağını, üretimin hangi alanlarda yoğunlaşacağını halkın gereksinim ve talepleri temelinde ve organik varlıklara zarar vermeden, ekolojik dengeyi gözeterek planlayacağız. Özelleştirilen kamu tutumsal teşekküllerini geri alacağız. Neoliberal yağmanın hesabını sormuş olacaktır, halktan çalınanları geri alacağız. Sanayide ve tarımda ülkenin gereksinimlerine nazaran yatırım ve destekleri, kamunun planlama ve yönlendirmesi ile sağlayacağız.

LAİKLİKTEN ASLA TAVİZ VERMEYECEĞİZ: Dinin cemiyet üstünde bir baskı aracı olarak kullanılmasını, dinsel değerlerin siyasete alet edilmesini, eğitimin imam-hatipleştirilmesini, evlatların zihninin hurafelerle doldurulmasını, bilimin itibarsızlaştırılmasını, yobazlığın saltanatını, Cumhuriyet’in ilerici kazanımlarının birer birer elimizden alınmasını reddediyoruz. Türkiye’nin siyasal düzenini, yasalarını ve eğitim müfredatını dinselleşmeden kurtarıp tarikatlardan, cemaatlerden ve dogmalardan arındıracak adımları atacağız. Alevileri, hanımefendileri, LGBTİ+’ları yok sayan gerici anlayışa karşı eşit yurttaşlık taleplerinin sesi olacağız. Laikliği ne olursa olsun kazanacağız.

BARIŞI VE KARDEŞLİĞİ KAZANACAĞIZ: Faşizme, şovenizme, halklarımız arasına nefret tohumları ekilmesine, baskı, sertlik ve cenk politikalarına karşıyız. Kürt sorununda toplumsal uzlaşı ve eşit yurttaşlık esasına dayalı, TBMM’yi merkeze alan siyasal bir çözüm mümkündür ve dirimsel önemdedir. Anadilinde eğitim ve kamusal hizmet sunumunun önünde engel olarak duran tekçi uygulamaları ortadan kaldıracağız. Kürt halkının iradesini gasp eden kayyum uygulamalarına ve siyasal tutuklamalara son vereceğiz. Her ne sebeple yapılmış olursa olsun ve kimden gelirse halkta tedirginlik ve korku yaratan sertlik eylemlerinin karşısında duracağız. Bu topraklara barışı getirecek, halkların kardeşliğini kazanacağız.

KADIN MÜCADELESİNİ SAVUNACAĞIZ: Bayanlara yönelik düşmanlığa, şiddetin her türlüsüne ve tacize, hanımefendilerin ikinci derslik insan muamelesi görmesine, emeğinin sömürülmesine, toplumsal yaşamdan dışlanmasına karşıyız. İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri döneceğiz. Anayasa ve yasalardaki ayrımcı düzenlemeleri ortadan kaldıracağız. 4+4+4 kesintili eğitim sistemini kesintisiz hale getirecek; kız evlatlarının okuldan uzaklaşmasını engelleyeceğiz. Hanım istihdamını artıracak, kafi sayıda ve nitelikli kreşler açacak, kamu istihdamında %50 cinsiyet kotası koyacağız. Ev içi ve bakım emeği yükünü hanımefendilerin üstünden alacağız. Ataerkiyi yıkacak, toplumsal cinsiyet eşitliğini ne olursa olsun sağlayacağız.

GELECEĞİMİZDE GENÇLER SÖZ SAHİBİ OLACAK: Her gencin, eğitimin ilk kademesinden son kademesine kadar eşit olanaklara erişmesini ve eğitimini tamamladıktan sonrasında işi olmayan, yoksul, geleceksiz kalmamasını sağlayacağız. Üniversiteleri kayyumlardan, liseleri tarikat ve cemaat yapılanmalarından arındıracağız. Öğrenciler kampüste baskı ve şiddete uğramayacak, bilimle uğraşacak. Okullarda, sokaklarda, siyasette gençler söz sahibi olacak. Yaşlıların gençler adına konuşmuş olduğu, gençlerin kaderine razı olduğu bir düzeni kabul etmeyeceğiz. Gençlerin kültür, sanat ve fikir alanındaki yaratıcılığından ve coşkusundan korkan anlayışı reddediyoruz. Türkiye’yi, gençlerin terk etmek değil, kalıp özgürce gelişimine katkı koymak isteyeceği bir ülke haline getireceğiz.

ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNACAĞIZ: Bağımsız ve yansız yargıyı tesis edecek, hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıracak, temel hak ve özgürlükleri hepimiz için erişilebilir kılacağız. Etnik, dinsel, mezhepsel, cinsiyet ya da LGBTİ+ temelli hiçbir ayrımcılığa izin vermeyeceğiz. Sağlamcılığa karşı engelli yurttaşlarımızın eşit ve bağımsız bireyler olarak yaşamalarını güvence altına alacak; eğitim ve istihdamda engellilere yönelik ayrımcılıkla savaşım edeceğiz. Basının, bilimin, üniversitelerin, webin, kültür ve sanatın üstündeki baskılara son vereceğiz. Üniversite şenliklerini ve gençlik festivallerini geri getireceğiz. Tutucu dayatmaya karşı yurttaşların özgür ve eşit yaşamalarını savunacağız.

DOĞANIN VE YAŞAM ALANLARIMIZIN TALANINA İZİN VERMEYECEĞİZ: Ekolojik yıkıma, kentsel dönüşüm adı altında yağmaya, tabiat ananın arsa olarak görülmesine, plansız ve denetimsiz kentleşmeye, kamusal alanlarımızın elimizden alınmasına, yeraltı- yerüstü varlıklarının enerji ve madencilik faaliyetleri için yok edilmesine ve bunların kâr hırsıyla hoyratça tüketilmesine, fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarıyla karbon salımının körüklenmesine, iklim krizinin ‘yeşil boyama’ ile kapitalizmin oyun alanı haline getirilmesine, hayvanlara fena muameleye karşıyız. Planlı, kamucu ve tabiat yararına yenilenebilir enerjiyi destekleyecek, nükleer santral projelerini derhal iptal edeceğiz. Ziraat ve orman alanlarına, sulak alanlara, canlıların hayatına, zamanı ve kültürel varlıklara zarar veren projeleri durduracağız. Her insanın temiz suya erişim hakkını güvence altına alacağız.

BÖLGEDE VE DÜNYADA BARIŞ: Bölgede ve dünyada militarizme, başta NATO olmak suretiyle tüm askeri paktlara ve cenk politikalarına karşı barışı savunacağız. Türkiye’nin komşu devletlerin iç işlerine müdahale etmesine, sınır dışına asker gönderilmesine, cihatçı terörü desteklemesine karşıyız. Tüm bölge ülkeleri ile beraber askeri bütçelerin azaltılması girişimlerine öncülük edecek, ne vatanımızda yabancı asker olmasına ne de ülkemizin yabancı ülkelerde asker bulundurmasına onay vereceğiz. Avrupa Birliği ülkeleri ile imzalanan “Geri Kabul Anlaşmasını” iptal edecek; göç ve sığınmacı politikasını öngörülebilir, saydam ve denetimli halde yürüteceğiz.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ise, bildirgenin açıklanmasının peşinden sahneye çıktı. Baş’ın açıklaması ise şöyleki oldu:

GEZİ’NİN EN GÜZEL ÇOCUKLARI: Kardeşler, dostlar, geleceğe umutla bakmak isteyen gençler; plazalarda, fabrikalarda, madenlerde çalışanlar, üretenler, ter dökenler hoş geldiniz! Emekçilerin ekmek kavgasını sırtlayanlar, hanımefendilerin, LGBTi+’ların eşitlik mücadelesini sırtlayanlar hoş geldiniz!  Kürt halkının özgürlük mücadelesine omuz verenler, Enes Kara’lar için laiklik mücadelesini sürdürenler, Seyahat’nin en güzel evlatları hoş geldiniz, hoş geldiniz, hoş geldiniz! Kardeşler, 35 gün kaldı, tam 35 gün!  35 gün sonrasında, 20 senelik talanın, 20 senelik soygunun hesabını soracağız.  35 gün sonrasında Tayyip Erdoğan fotoğraflarını devlet dairelerinden hep beraber çıkarıp atacağız! Daha önemlisi kendisini hayatımızdan çıkaracağız!

ZAFERE HEP BİRLİKTE YÜRÜYECEĞİZ: Kardeşler, Buraya uzun bir yoldan geldik. “Memleketin çıkarına olmayan, milyonların umudu Emek ve Özgürlük İttifakının; ittifakımızın çıkarına olmayan TİP’in çıkarına olması imkansız” dedik! Memleketimizi bir an evvel Saray karanlığından kurtarmak için tüm müttefiklerimizle hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık. Buradan başta HDP olmak suretiyle tümüne, Türkiye İşçi Partisi adına yoldaşça sevgilerimizi iletiyorum. Sonucunda Emek ve Özgürlük İttifakı olarak, yeni yüzyılın asli kurtarıcı ve kurucu gücü olarak, seçim stratejimizi ortaya koyduk. Bu ülkede barışı, kardeşliği, adaleti sağlama mücadelesinde hep omuz omuzda yürüdüğümüz savaşım arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum. Bizi başka ittifaklarla karıştıranları beraber hayal kırıklığına uğrattığımız için oldukça mutlumuz. Zafere hep beraber yürüyeceğiz, zafere Emek ve Özgürlük İttifakı’yla ulaşacağız!

44 YILDIR OY PUSULASINDA TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ OLMAMIŞTI: Kardeşler, bugün itibariyle en mühim görevimiz ülkemizin dört bir yanında Emek ve Özgürlük İttifakı’nı güçlendirmektir. Son aşama mühim bir adımı attık ve şimdi ittifakımız bir seçim ittifakı haline geldi, bu ittifak Türkiye halklarının yarınlar için sigortasıdır. Ve an itibariyle halkımıza emanettir. Türkiye İşçi Partisi’nin ittifakımızın başarısı için pek oldukça yerde seçimlere girmeyeceğini dün açıklamıştık, sözlerime başlarken TİP üyelerine, gönül verenlere seslenmek isterim. Seçimlere girmediğimiz yerlerde Yeşil Sol Parti listelerinden seçimlere giren dostlarımızı en kuvvetli hale getireceğinize güveniyoruz. Emek ve Özgürlük ittifakının tek partiyle seçimlere girmiş olduğu her yerde hepimizin sorumluluğu ittifakımızı güçlendirmek için Yeşil Sol Parti’ye oy vermektir. Ve Türkiye İşçi Partisi, 53 seçim bölgesinde, oy pusulasında bir seçenek olarak halkımıza emanettir! Kardeşlerim ben 44 yaşındayım, 44 senedir oy pusulasında Türkiye İşçi Partisi olmamıştı, bugün bunu başarmış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz, bu mücadeleye dünden bugüne emek veren tüm yoldaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Bu sonucu verdiğimizde alevden gömlek giydiğimizi biliyorduk, bu güne kadar layık olmaya çalıştık ve ne mutlu ki o onurlu tarihe herhangi bir kir düşürmedik. Bu bizim için büyük bir onurdur, izninizle bunu da not düşmek isterim… Bu vesileyle bu seçimlerde Parti’mizi destekleme sonucu alan UİD-DER, Yeşiller Partisi ve İşçi Demokrasi Partisi’nden savaşım arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bizi ara sıra düzenin öteki partileriyle karşılaştırıp şaşırıyorlar. Niçin onlar benzer biçimde konuşmuyoruz, onlar benzer biçimde davranmıyoruz, onlar benzer biçimde boyun eğmiyoruz diye şaşırıyorlar. Yanıt rahat: Biz bir çıkarın, bir hesabın, bir ikbal beklentisinin peşine düşmüş değiliz. Biz kendi kaderini halkın kaderiyle birleştirmiş, kendi varlığını halkın varlığıyla bütünleştirmiş, kendi çıkarını halkın çıkarıyla özdeşleştirmiş bir partiyiz.

BİZİ ASLA SUSTURAMAYACAKLAR: Biz başkasına benzemeyiz! Söz mevzusu halkın hakları ve çıkarları olduğunda, kaide da tanımayız yasak da; zor da bilmeyiz korku da; komut de almayız hiza da. Bizim seçim hazırlığımız da başkalarına benzemez. Biz holdinglerin akıttığı kaynaklarla değil, halkın kıt kanaat bir araya getirmiş olduğu yardımlarla çalışırız. Biz halkın vergilerini gömü yardımı adı altında kasalarına indiren partiler benzer biçimde değil, üye ve gönüllülerin karşılığı asla ödenemeyecek emekleriyle ayakta dururuz. Şimdi sahaya çıkınca etrafa bakıp billboardlar’da bizim resimlerimizi göremeyecek yurttaşlara seslenmek isterim, billboardlar’da olacak paramız yok fakat yüz bin kişilik gönüllü ordumuz var, bizi bir ihtimal renkli panolarda göremeyeceksiniz fakat biz milyonların gönlündeyiz. Biz parlamentoya keyif sürmeye gönderecek vekiller değil, mücadelemizi büyütüp güçlendirecek yoldaşlar göndermek için yarışırız. Burası TİP, burada sen ben kavgası olmaz. Burada hepimiz bir önündeki arkadaşını seçtirmek, partisini milyonlara ulaştırmak için çalışır! Biz bir tek bir parti değil, halkın ta kendisiyiz. Halk için, halk yararına, halk tarafınca harekete geçirilen inatçı bir iradeyiz biz. Bizi asla susturamayacak, durduramayacak, korkutamayacak olmalarının sebebi de budur.

NİYETİMİZ, MECLİS’İ HALKIN ELLERİNE EMANET ETMEK:Geçtiğimiz 5 yıl süresince, bu seçime hazırlandığımızı söylerken devamlı yine ettiğimiz bir söz vardı: Önümüzdeki seçimde meclise daha çok TİP’liyi göndermek değil niyetimiz. Bizim niyetimiz, Meclis’i ilişik olduğu yere, halkın ellerine emanet etmektir. Bu yüzden, TİP’lileri değil halkın temsilcilerini, sözcülerini, direnişçilerini buluşturacağız dedik. Direnen işçileri, direnen hanımefendileri, direnen gençleri, direnen aydınları, direnen çevrecileri, direnen LGBTİ+ları, direnen, savaşım eden cemiyet kesimlerinin sözcülerini meclise taşıyacağız dedik. Elbet bunu arzu ettiğimiz seviyede yapabildiğimizi söylemeyeceğiz, fakat Türkiye İşçi Partisi’nin listelerini tüm direnen yurttaşlarımıza açmış olmaktan, onlara yer verebilmiş olmaktan onur ve mutluluk duyduğumuzu da söylemeden geçemeyeceğim.

35 GÜN SONRA BU BÜYÜK KÖTÜLÜKLER SALTANATINA SON NOKTAYI KOYUYORUZ: Bunu mümkün kılan, partisini ülkemizin direnişçileriyle buluşturan, TİP Senin, TİP Senin Sesin diyen tüm partili yoldaşlarıma, arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum. TİP de onun başarısı da ilk olarak yoldaşlarımın gece gündüz dur durak bilmeden harcadıkları emeklerin sonucudur. Var olsunlar. Ve adını, alın terini, mücadelesini Türkiye İşçi Partisi’yle birleştiren tüm vekil adaylarımıza, dostlarımıza da teşekkür ediyorum. Onlar bir tek bizlere güvenerek hepimizi onurlandırmakla kalmadılar, bununla birlikte ülkemizin içinden geçmiş olduğu bu sıkıntılı süreçte kurtuluş mücadelesine güç katarak imrenilecek bir örnek oldular. Var olsunlar. Başlıyoruz kardeşler, başlıyoruz! 35 gün sonrasında bu büyük kötülükler saltanatına son noktayı koyuyoruz.

TÜRKİYE’DE KIPKIRMIZI KALIN BİR ÇİZGİ ÇEKECEĞİZ!: AKP ve Tayyip Erdoğan bu ülkeden oldukça şey çaldı. Türkiye’de gençleri, hanımefendileri, emekçileri, yoksulluğa, işsizliğe, umutsuzluğa ittiler! Bizleri haksızlığa hukuksuzluğa alıştırılmaya çalıştılar. Fakat en o kadar da gençlerimizin, insanlarımızın yaşama sevincini çaldılar, geleceği kapkaranlık bir nokta haline getirdiler. Kardeşler, bir ihtimal yitirdiğimiz yıllarımızı geri alamayacağız… fakat bu ülke ve onun güzel insanları için, bu topraklarda mutlu ve eşit bir yaşamı düşleyen hepimiz için, yeni bir gelecek umudunu hep beraber yeşerteceğiz. Senelerdir halktan çaldıklarıyla lüks içinde yaşayanlar, bu memleketin havasını suyunu toprağını peşkeş çekenler, mafyalar, avantacılar kulak versinler.  Çaldığınız her kuruşun hesabını ne olursa olsun soracağız! Halktan çaldıklarınızı teker teker geri alacağız ve bu ülkenin bu ülkenin emekçileriyle yaşanabilir, eşit, özgür ve adil bir memleket kuracağız. Bizim varlığımız kıymetli kardeşlerimiz, Türkiye’de kırmızı bir çizgi olacak. Türkiye’de kıpkırmızı kalınca bir çizgi çekeceğiz! Ve diyeceğiz ki, “burada Türkiye İşçi Partisi var, bu çizgiyi geçemezsin!” 

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NI DERHAL KAPATACAĞIZ: Emekçilerin haklarına, hanımefendilerin özgürlüğüne, Kürt halkın eşitliğine, LGBTi+’ların varoluşuna, doğamızın korunmasına, gençlerin bugünlerine, emeklilerin kazanılmış haklarına, Alevilerin eşit yurttaşlığına, laikliğin eğer olmazsa olmazlığına kıpkırmızı bir çizgi çekeceğiz!  Türkiye İşçi Partisi’nin var olduğu ülkede, asla fakat asla kimse bu kırmızı çizgileri geçmeye cüret edemeyecek! Halkın servetine çökenler, sırtını Saray’a dayanıp şişenler bizi iyi dinlesin! Yaratığınız bozuk düzenin hesabını sormak için geliyoruz! Kendine mürit arayan, halkımızı Ortaçağ karanlığına mahkum etmeye çalışan, Aladağ’da çocuklarımızı, talebe yurtlarında Enes Kara’mızı bizlerden alan tarikatlar cemaatler iyi dinlesin! Fazlaca açıkça söylüyoruz: Siyasal İslamcıların besleyip büyüttüğü, holdinge dönüşmüş karanlık yapılara göz açtırmayacağız. Eğitimden, sağlıktan, ticaretten ellerini çektireceğiz. Yurttaşlarımızın inanç ve inançsızlık özgürlüğünü güvence altına alacağız. AKP’nin propaganda aygıtına dönüşmüş, halka her gün küfreden, 9 yaşındaki çocukla evlenilebilir diyen o ahlaksız Diyanet İşleri Başkanlığı’nı derhal kapatacağız, derhal! Kardeşler biz buradayız! Sokaklardayız, fabrikalardayız, plazalardayız, meclisteyiz. Bu ülkede laikliğe, barışa, adalete, özgürlüğe ve eşitliğe karşı duran her insana karşı kırmızı çizgimizi çizeceğiz. Kimileri “devri sabık yaratmayacağız” diyor, buyursunlar desinler! Biz…. her sınavla, her atamayla umudu çalınan gençlerin, alın teri dökse de hakkını alamayan öğretmenlerin, mühendislerin, işçilerin; Siyasal İslam’dan başka yaşam bilmeyen öğrencilerin hesabını sormak zorundayız. Bu karanlığın hesabını soracağız ve hesaplaşacağız ki, önümüzdeki yüzyılda, asla kimse bu yüzsüzlüğü, bu arsızlığı, bu yolsuzluğu ve acımasızlığı tekrarlamaya cüret edemesin. 

YERDEKİ MADENCİYE TEKME VURANLARLA HESAPLAŞACAĞIZ!: Hepimiz bilsin! Biz, Ali İsmail’in, Abdullah Eli açık’in, Berkin Elvan’ın katilleriyle, emri ben verdim diyenlerle hesaplaşacağız. Biz, Somalı, Ermenekli, Kozlulu, Amasralı madencileri göz nazaran ölüme gönderen patronlarla, o patronların önüne yatanlarla, yerdeki madenciye tekme vuranlarla hesaplaşacağız! Biz, Çorlu tren katliamının sorumlularıyla, sevgili Emine ve Ali Büyüknohutçu katilleri başta olmak suretiyle bu memleketin havasına suyuna karşı cenk açanlarla, bu halkı adaletsizliğe boğanlarla hesaplaşacağız! Biz, bu halkı 20 senenin sonunda ev almayı geçiyorum bir kira dahi ödeyemez hale getirenlerle, kendileri karun kadar zenginleşirken, halkın çocuklarını süt içemeyecek duruma getirenlerle hesaplaşacağız!, Kardeşler, her şeyin en iyisine layık olan bu ülkenin güzel evlatlarının hayallerini çalanlarla, onlara başka coğrafyalarda göçmen olma hayalleri kurdurtanlarla hesaplaşacağız! Türkiye İşçi Partisi tekrardan politika sahnesine atıldığında önümüzde on yılları aşan ezberler ve her insanın baştan kabul etmiş olduğu kanunlar vardı. Neydi o kanunlar? Seviye partileri sanki kendi aralarında anlaşmış, çizgileri çekmiş, yurttaşı da “Benden değilsen ondansın, ondan değilsen bundansın” diye adeta takımlara ayırmış. Alan memnun veren memnun, seçimleri de rahat bir matematik hesabına dönüştürmüşler. Ne ala. Biz, tüm bunların üstünde tek bir çizgi çektik, tek bir kırmızı çizgi. O kırmızı çizgi, işçiyle patron arasındaki kırmızı çizgidir. Emekle ana para arasındaki kırmızı çizgidir. İşte o kırmızı çizgidir bu ezberleri bozan, bu kanunları yıkıp geçen!

TİP KİMİN?: Korkuları bundandır, aman bunlar başımıza çıkmasın, Mecliste televizyonda oldukça fazla konuşmasın, sokakları meydanları doldurmasın diye çabaları bundandır. Başı açıkmış, kapalıymış, Sünniymiş, Aleviymiş, Türkmüş, Kürtmüş on senelerdir aynı şeyi dinleyip duruyoruz. Bu ezber on senelerdir ne Türkün ne Kürdün işine yarıyor, ne Sünninin ne alevinin işine yarıyor. Bu ezber yalnızca onların düzeninin çarkını döndürüyor, bizi birbirimize kırdırıyor. Oysa tüm bunların üstünde bir tek gerçek var o da şudur: Bu ülkede üretenler ile yönetenler aynı olmadıkça, işçi çalışıp patron kazandıkça bu zulüm bitmez, işsizlik bitmez, yoksulluk bitmez. Şimdi TİP Senin dediğimiz insanoğlu sesimizi duyuyor, onların bu ezberlerini terk ediyor. Bu çürük düzenin en büyük kabusu budur. Peki ben soruyorum, TİP kimin?

TİP Senin!: Dev makinaların içinde gün boyu evine ekmek götürebilmek için canını dişine takıp çalışan yapınak işçisi kardeşim, TİP Senin! Merdiven altı atölyelerde üç kuruş paraya çalışmak mecburiyetinde kalan, bir de o haliyle çocuk büyüten, evini çekip çeviren kardeşim, TİP Senin! Akşam vakti evine giderken, tek başına gezi ederken, plakasını arkadaşlarına gönderilmiş olduğu taksiye binerken yaşamış olduğu tedirginlikten illallah eden hanım kardeşim, TİP Senin! Yaşamının 15 16 senesini okul sıralarında dirsek çürüterek geçirip mezun olduktan sonrasında iş bulamayan, iş bulsa hak etmiş olduğu tutarı alamayan, emekleri ve hayalleri çalınan genç kardeşim, TİP Senin! Devlete seneler boyu parasını ödemesine karşın mevzu emekliliğe erişince önüne bin bir engel çıkarttıkları emekli kardeşim, TİP Senin! Bir tek dilediği benzer biçimde yaşamak istediği için işsizliğe mahkum edilen, dakika başı ölümle, istismarla tehdit edilen LGBTİ+ kardeşim, TİP Senin! Cerattepe’de, Kazdağları’nda, HES direnişlerinde, hayvan hakları eylemlerinde bu memleketin dağına, taşına, suyuna, toprağına sarılan kardeşim, TİP Senin! TİP bir tek yaşayanların değil, bizlerden koparılırken ölümsüzleşenlerindir bununla birlikte. Somalı, Ermenekli maden işçisi, TİP Senin! Metin Lokumcu, TİP Senin! Ali İsmail TİP Senin! Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu, TİP Senin Şu anda evde, okulda, mesaide, tarlada, bu ülkenin dört bir yanında sesimizin ulaşmış olduğu güzel kardeşim, TİP Senin sesindir, TİP senin partindir! Bakın, bugün bu coşkulu toplantıdan sonrasında hiçbir şey dün meydana gelen benzer biçimde olmasın diye söz vereceğiz birbirimize. Dünden daha sıkı çalışacağız, dünden daha oldukça inanacağız, dünden daha oldukça gülümseyeceğiz. Tüm acılarımızı, hüzünlerimizi, anılarımızı bilip hatırlayarak inandığımız yolda emin adımlarla yürüyeceğiz. Türkiye’nin geleceği, geçmişinden oldukça daha aydınlık olmalıdır. Biz olmazsak, bu başarılamaz. İşçiler, emekçiler, hanımefendiler, gençler eğer olmazsa, iktidarı kendi ellerine almazsa memleket rahat bir nefes alamaz. Bırakın rahatlığı, insanca yaşamak bile mümkün olmaz, olmuyor. Kısa sürede kaybettiğimiz hocamız, ustamız Metin Çulhaoğlu’nun deyimiyle “Sosyalizmden aşağısı kurtarmıyor, kurtarmaz. Yaşamak için bile sola, sosyalizme, eşitlik ve özgürlük mücadelesine ihtiyacımız bundan. Haydi diyorum kardeşler, önümüzde kazanılacak büyük zaferler var! Hak ettik, kazanacağız! Hayal ettik, kazanacağız! Emek verdik, artık kazanacağız! Slm olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine! Slm olsun bu geleceği verimli elleriyle yaratacak olan milyonlarca emekçiye! Slm olsun bu memleketin inatçılarına! Yolumuz açık olsun, haydi başlıyoruz!

Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay 1’inci bayağı aday gösterilen Seyahat tutuklusu Can Atalay da toplantıya bir bildiri gönderdi.

Atalay’ın mesajında şu ifadeler yer aldı:

BU KARANLIK DAHA FAZLA SÜRMEMELİ: Kıymetli dostlar, Söylenecek oldukça söz, konuşulacak oldukça sorun var fakat zaman dar, yapılacak iş oldukça… Üstelik seçimi kazanmak daha da oldukça çalışılacak günlerin başlangıcı olacak. Büyük bir ırmağın kollarına benzeyenler doğrusu hepimiz, memleketin bu karanlıktan çıkması için ihtiyaç duyulan sorumluluğu almaya talip olduk. O karanlığın en koyulaştığı anlarda mizahla, dişle, tırnakla, düşle, inatla umudun diri tutulmasını hep birlikte sağladık. Günümüzün kilit problemi Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin ilk turda kazanılmasıdır. Sizler daha en başından oldukça mühim bir mesuliyet üstlendiniz. Bu karanlık daha çok sürmemeli, bu istibdat rejimi seçimin ilk turunda hak etmiş olduğu yere yolcu edilmelidir. Edilecektir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın varlığı, yaşamın içinde direnenlerin birliğinin eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir yönde gelişmesi için oldukça mühim bir kazanımdır. İttifak içinde solun, sosyalistlerin memlekete ilişkin iddialarını somutlaştırmaları pek oldukça münakaşa yarattıysa da sel gider kumu kalır; kalımlı olan yoldaşlıktır.

BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ, SOSYALİZM MÜCADELESİ BÖYLE TOPLUMSALLAŞACAK: Her bir seçim bölgesi ile ilgili en iyiyi bulmak için tane tane konuşulduğuna inanıyorum. Beraberce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gereği kadar temsil için yollar/yordamlar konuşulduğuna inanırım. Eksiltmeye değil arttırmaya, çoğaltmaya talibiz hep beraber. Bu ülke, en ucuz maliyet kalemi işçi canı sayılarak yola devam edemez. Memleketimiz, piyasa koşulları bahanesiyle insanlarımızın tren raylarında, madenlerde, ormanlarda, talebe yurtlarında, fabrikalarda, inşaatlarda ölümünü olağan sayıp gözünü kapatarak yoluna devam edemez. Dün Fethullahcılar bugün Süleymanlılar ve ötekiler, insanımızın yoksulluğunu istismar ederek memleketi karanlığa sürükleyemeyecekler. Buna izin vermeyeceğiz. Türkiye mühim bir eşikte. Cumhuriyeti savunduk, savunuyoruz ve savunacağız. Cumhurbaşkanı talibi Bay Kemal’in kendi ifadesi ile “Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız”. Eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin ülkesi yolunda ileri doğru ilk adımımız bu olacaktır. Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesi bu şekilde toplumsallaşacak.

HAK KAYIPLARIMIZIN HESABINI SORACAĞIZ: Bu memlekette her şey Seyahat ile başlamadı. Fakat özgürlükçü dalganın yükselmesinde mühim bir viraj oldu. Seyahat, bu memleketin eşitlik, özgürlük, hakkaniyet ve demokrasi umudu oldu. Seyahat’nin toplumsal, siyasal tüm bakiyesini, tüm toplumsal kesimlerle birlikte ileriye, memleketin geleceğine taşıyacağız. Bunu yaparken bununla birlikte boğazımızda düğümlenmiş, gözümüzün kenarında kurumuş kalmış tüm acılarımızın, hak kayıplarımızın hesabını soracağız. Neşesi daim, bir dalda biri al biri beyaz kirazlar benzer biçimde yaşayacağımız günlere yakınız. Slm olsun Dünyanın ve Türkiye’nin Aydınlık Geleceğine. Hepimize kolay gelsin. Kalımlı ilk merhaba.