İsrail iç muharebeye mı gidiyor?

By | April 17, 2023

Her yıl Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenleyen, Gazze, Batı Şeria, Ramallah’a hücum eden İsrail, bu Ramazan’da içerideki sorunlarıyla uğraşıyor. Bu kargaşa ortamı ilerleyen dönemde iç muharebeye evrilebilme potansiyeli taşıyor.

İsrail iç savaşa mı gidiyor?
İsrail iç muharebeye mı gidiyor?

Washington merkezli “İnsan Hakları Kuruluşu” olan Freedom House’un her yıl yayınladığı “Dünya Özgürlük Raporunda” İsrail yüksek puan ile “özgür ülke” statüsünde yer almıştır. Müessese bu raporu yayımlarken, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirdiği saldırıları, toprak gasplarını göz ardı ederek değerlendirme haricinde tutmaktadır. Son günlerde ise İsrail, sokaklardaki sertlik vakaları, protestolar, tutuklamalar ile dünya gündeminin ön sıralarında yer almıştır.

Tarihinin en büyük isyanı

3,5 yıl içinde beşinci kez erken seçime giren İsrail’de Arap karşıtı ırkçılardan oluşan son hükümet Netanyahu liderliğinde kurulmuştu. İsrail tarihindeki en sağcı koalisyonlu hükümet göreve adım atar başlamaz Tel Aviv caddeleri devamlı protesto gösterilerine sahne olmaktadır. Hakkında yolsuzluk dosyaları bulunan Netanyahu aleyhinde geçmişte de her Cumartesi kitlesel gösteriler düzenlenmekteydi. Son olarak yargı reformu adı altında İsrail Parlamentosu’na (Knesset)sunulmak istenen yasal düzenlemeye karşı Ocak ayından bu yana süregelen protesto gösterilerine katılım son günlerde daha da arttı. Yüzbinlerce İsrail vatandaşı yasa teklifinin iptalini ve Netanyahu’nun istifasını istemektedir. Geçtiğimiz hafta sonu bir tek Tel Aviv’de 200 bin şahıs sokaklara çıkmıştır. İsrail kurulduğu günden bugüne, böylesine büyük kitlesel vakalar asla yaşanmamış ve daha ilkin asla bu kadar fazlaca insan bu kadar kısa sürede gosteri yapmak için dışarı çıkmamıştı.

Netenyahu kalkan yapmak istiyor

İsrail vatandaşlarının yoğun tepki gösterdiği yasa tasarısına gore “ulusal liderlerin göreve uygun olmaması” tanımı tamamen değişiyor. Bu doğrultuda Başbakan’ın görevden alınması, kabinenin dörtte üçünün ruhsal yada fizyolojik olarak göreve devam edemeyeceğini onaylanması şartına bağlanmaktadır. Hakkında üç yolsuzluk dosyası bulunan Netanyahu, bu yasayı adeta kendine kalkan olarak kullanmak istemektedir. Bunun yanında yasa ile Yüksek mahkemenin yasama ve yürütme üstündeki denetim yetkisi azaltılmaktadır. Ek olarak yargıçların seçimi de hükümetin kontrolüne geçmektedir. Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de yasanın geri çekilmesine şiddetle karşı çıkmakta, polisin göstericilere karşı fazla sabırlı davrandığını dile getirmektedir.

Tasarının geri çekilmesi çağrısında bulunan Müdafa Bakanı Yoav Gallant’ın, Başbakan Netanyahu tarafınca görevden alınmasıyla protestolar daha da şiddetlenmiştir. New York Başkonsolosu Asaf Zamir görevinden çekilme etmiştir. Mart ayı başlangıcında Hava Kuvvetleri hususi beraber vazife icra eden cenk pilotları eğitim faaliyetlerini bırakmış sadece komutanların devreye girmesiyle vazifelerine geri dönmüşlerdir. Yedek askerler dahi göreve gitmeyip protestolara katılmaktadır. İsrail medyasına gore yüzlerce cenk pilotu, siber ve danışma birimi yedekleri, hususi kuvvetler de dahil olmak suretiyle yedek kuvvetlerdeki binlerce asker ve subay, yasa geçerse göreve gelmeyeceklerini belirtmiştir. Histadrut İşçi Sendikasının genel greve çağrısının peşinden İsrail’in dünyaya oluşturulan kapısı Internasyonal Ben Gurion Havalimanı’nda uçuşlar iptal edilmiş akabinde birçok ülkede Tel Aviv seferlerini askıya almıştır.

Durumun vahameti artınca Cumhurbaşkanı Herzog toplumsal medya hesabından bir paylaşım yapmıştır: “İsrail halkının birliği için sizi derhal, yeni düzenlemeyle ilgili yasama sürecini durdurmaya çağırıyorum. Tüm İsrail halkının gözleri sizin üzerinizde.” Beyaz Saray yönetiminin de baskısı ile Netanyahu yargı reformunu askıya almak zorunda kalmıştır. Sadece bu geri adım da protesto gösterilerini durdurmaya yetmemiştir.

Silahlanma çağrısı

Bir öteki taraftan düzeltim paketine destek veren binlerce hükümet yanlısı, “solcular kazandığımız seçimleri çalamayacaksınız, biz anarşist değiliz, çoğunluğuz ve kazanacağız” çarpıcı sözleri ile Kudüs’teki Knesset ve Yüksek Mahkeme önünde büyük bir gosteri yapmış oldu. Irkçı aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir dahil olmak suretiyle bazı Bakanlar ve milletvekilleri de gösteriye iştirak etmiştir. Ben-Gvir’in miting esnasında sarf etmiş olduğu şu sözler krizin uzun süre devam edeceğini işaret etmektedir. “Bugün koalisyon başkanları toplantısındaydım ve gerçek şu ki, reformu oylamanın mühim bulunduğunu düşündüğüm için kalbimden hükümetten ayrılmaya karar vermiştim. Şimdi ise anarşistlere teslim olmamamız icap ettiğini düşündüm ve hala aynı şeyi düşünüyorum. Dışarı çıktım ve anarşistlerin gösterisini gördüm ve fark ettim ki çekilme edersem onlara zafer kazandıracağım. Onlar kazanamayacaklar. O yüzden basitçe söylüyorum, hükümette kalacağız ve düzeltim talep edeceğiz. On binleri, sessiz çoğunluğu görüyorum ve size söylüyorum, devam edin, gösterin kendinizi ve sesinizi duyurun.” Bunun yanında aşırı sağcı gruplar Whatsapp şeklinde uygulamalar üstünden örgütlenerek silahlanma çağrısı yapmaktadır.

Riyad-Tahran görüşmeleri

Vakalar bu raddeye ulaşmadan önce Tel Aviv’in aslolan hesabı ABD ile beraber Suriye’deki İran unsurlarına yönelik büyük operasyonlar yapmak -duruma göre- ülke toprakları içinde stratejik hedefleri yok etmekti. Sadece içerideki protestoların sertliği adeta bir ulusal güvenlik problemine dönüşmüştür. Öteki taraftan Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkilerin tekrardan başlaması İsrail dış politikasına mühim bir darbe olmuştur. Bununla beraber büyük bir güvenlik açığı da ortaya çıkmıştır. Ordu içindeki çatlaklar had safhaya ulaşmıştır. İstihbarat zafiyetlerinin oluşması endişesi de tedirginliği artırmaktadır. Görevden alınan Müdafa Bakanı (bununla birlikte emekli bir general) Gallant, söz mevzusu yasanın orduyu parçaladığı ve muharebeye hazır olma durumunu tehlike arzettiği mevzusunda uyarılarda bulunmuştur. İstihbarat servisleri (Mossad, Shin-Bet, Aman) alarm durumuna geçmiş durumdalar. İç kargaşanın Hamas, Hizbullah şeklinde örgütlere alan açmış olduğu ve cesaretlendirdiğine dair raporlar servis edilmektedir. Mevcut kriz ortamında İran, Hizbullah ya da Hamas’ın İsrail’in müdafa potansiyelini kontrol edip etmeyeceği İsrail güvenlik kaynaklarının karşısında büyük bir sual işareti olarak durmaktadır. Bunun bir işareti olarak 13 Mart’ta Megiddo kavşağında meydana gelen EYP saldırısı görülmektedir. Saldırıyı “Celile Kuvvetleri- Yalnız Kurtlar” adlı bir teşkilat üstlenmişti. Sadece İsrail güçleri resmi olarak beyan etmese de saldırının arkasında Hizbullah’ın bulunduğunu düşünmektedir.

Tel Aviv iç güvenliğe odaklanmışken çevresinde yaşanmış olan gelişmeler ve bunların neticelerinden büyük bir tedirginlik duymaktadır. Çin’in arabuluculuğunda tekrardan süregelen Suudi Arabistan-İran diplomatik ilişkileri çerçevesinde iki ülke Dışişleri Bakanı kısa sürede bir araya geliyor. Faysal Bin Ferhan ve Amir Abdullahiyan’ın olası görüşmesinin neticeleri İsrail’i hangi boyutlarda etkileyecek? Öte taraftan Nisan ayı başlangıcında gerçekleşmesi planlanan Rusya, İran, Suriye ve Türkiye’nin dışişleri bakan yardımcılarının görüşmesi de Tel Aviv’in radarında olacaktır. Bir öteki sorun de İsrail’in İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı istediği KC-46 hava yakıt ikmal uçağına olan ihtiyacıdır. ABD 2020 senesinde bu uçağın satışına onay vermişti. Düzgüsel şartlarda İsrail’in 2025 yılından ilkin bu stratejik uçağa haiz olması planlanmıyor. Sadece Tel Aviv yönetimi uzun süredir teslimatın hızlandırılmasını talep etmektedir. Son yaşanmış olan sokak olaylarının ortaya çıkardığı durum, ABD’nin teslimatı geciktirmesi riskini barındırmaktadır. Emekli Tümgeneral ve İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski Başkanı Giora Eiland, “ABD yönetimi İsrail’in Boeing KC-46A şeklinde bazı büyük taleplerin erken teslimatını gerçekleştirmesine yardım etmeyebilir” sözleriyle bu duruma dikkat çekmiştir.

Iktisatk boyut

Olayların güvenlik boyutunun yanında şüphesiz ekonomik boyutu da mevcut. İsrail Merkez Bankası Başkanı söz mevzusu reformu geçirmenin ülke ekonomisine büyük zarar vereceği mevzusunda hükümeti bilgilendirmiştir. Ek olarak İsrail’in önde gelen basın kuruluşlarından Haaretz’e gore yüzlerce ekonomist, internasyonal kredi derecelendirme kuruluşları ve önde gelen internasyonal bankalar benzer şekilde uyarılarda bulunmuştur.

Hülasa; her yıl Ramazan ayında türlü bahanelerle Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenleyen, Gazze, Batı Şeria, Ramallah’a hücum eden İsrail bu Ramazan’da -gün geçtikçe büyüyen- içerideki sorunlarıyla uğraşmaktadır. Bu kargaşa ortamı ilerleyen dönemde iç muharebeye evirilebilme potansiyeli de taşımaktadır. Eğer koalisyon hükümeti kısa sürede düşerse İsrail son dört yıl içinde altıncı kez erken seçime gidebilir. Böylesi bir durumda meydana getirilen anketlere gore karşıcılık bloğu tekrardan iktidarı ele geçirebilir. Her halükârda netice ne olursa olsun yakın dönem İsrail açısından pek de parlak görünmüyor.

Not: Söz mevzusu yazı Faruk Önalan’a aittir ve Açık Görüş’ten alınmıştır.